Hümanist kültüre açılan küçük bir pencere




OKUMALIK
Eski Yeni Şairlerden Üçer Şiir



Gül güldür, Gül de güldür. Ben bu kadar anlarım bu işten
Ben istesem Horoz gibi öterim .
Çocuk, faşizmi yanağında tanır.
Adam öldürmek devletin tekelinde mi?
Amerikan polisinde bile fotoğrafım var, hah!

ERGİN GÜNÇE


BAŞ SAYFA  YAZILAR  MAVİPENCERE   GÖZLEMEVİ   ARKABAHÇE   IŞIKLIYOL
                 Alıntılık      Belgelik   Yarenlik   Okumalık ‎   Bakmalık   Gezinmelik

OLMAK YA DA
VURMAK ÖLDÜRMEK

Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca
‎ Kimleri, kimleri, kimleri vursam
‎ Önce kendimden mi başlasam şakalaşmaya
‎ Önce kendimden mi başlasam
‎ ‎
‎ Ben istesem Horoz gibi öterim
‎ ‎
‎ Alıngan ve içli çocuk olduğum için
‎ Rahatlarım Bankanın camını kırsam
‎ Sularım sonra atımı bir derede
‎ Ne zaman ne zaman kırlara kaçsam
‎ ‎
‎ Ben istesem Kilidimi kırarım
‎ ‎
‎ Kumral bir Yaz peşimdedir, dolaşırım ben
‎ Altı yaşında tütüne gittim, oğlak güttüm, çırak
‎ Neler de çıkıyor eşelenince
‎ İnsan büyüyor adam vurarak
‎ ‎
‎ Ben istesem Pusu bile kurarım
‎ ‎
‎ Duygulu ve sivri bir öğrenci oldum
‎ Ateş okudum kitap yakarak
‎ Artı-değer kavramını ve günlerce Matematik
‎ Bıçaklar edindim Bursa’ya giderek
‎ ‎
‎ Benim şimşir Kazıklarım vardır
‎ ‎
‎ Ne zaman seni vursalar öcünü komam
‎ İpekli dokunur gibi işliyor zaman
‎ Öfke çiçeğim, av borum, işlek çıngırak
‎ Bütün gün kan içinde yoğruluyorum
‎ ‎
‎ Yorulmam dersem Yalan olacak
‎ ‎
‎ Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca
‎ Kimleri, kimleri, kimleri vursam
‎ Önce senden mi başlasam şakalaşmaya
‎ Önce senden mi başlasam




TÜRKIYE KADAR BIR ÇIÇEK

Soğuk suda çarpa çarpa yıkadım
‎ Yüzümün niyeti bir aşk şiiri
‎ ‎
‎ Ayçiçeği
‎ Gümüş çiçeği, Kavun Karpuz Mevsimi
‎ Çiğdem: yağmur sonu çiçeği
‎ İlk cemreden sonra bulduğumuz çiçekler
‎ ‎
‎ Gül güldür, Gül de güldür
‎ Ben bu kadar anlarım bu işten
‎ ‎
‎ Ekinler sarardı biçtik güz geldi
‎ Eskiden sevdiğim kızlar çiçeği
‎ Öpemedik birbirimizi işte bunun çiçeği
‎ Tay gibi dururdu tay gibi bir kız çiçeği
‎ ‎
‎ Benim poliste kaydım varmış, hohho
‎ Poliste kaydı olmanın çiçeği
‎ ‎
‎ Bir dâvet olan çiçek
‎ Süslerler eteklerini kikirdeyerek
‎ Kaymakam evlerinde yastık çiçeği
‎ Diz çiçeği. Türkçenin en ayıp kelimeleri
‎ Dul, Baldız, Bizim Güveyi
‎ Bacanak çiçeği, ayıp çiçekler
‎ ‎
‎ Yüzünün ve taranmanın çiçekleri
‎ Entarin düzelirken açan çiçek
‎ Bir dâvettir çiçek ve çok kere gidilemez
‎ İnsanın dairede işi vardır çünkü
‎ ‎
‎ Amerikan polisinde bile fotoğrafım var, hah
‎ Hangi hırsızın polisi, hani ev sahibi
‎ ‎
‎ İyisin sevgilim, aceleci ve sabırlı
‎ Belki de barışa bir savaşla varılır
‎ Çünkü işleten sevgiyi
‎ Öfkenin kurucu meclisidir
‎ Tarihi hızlandırmanın çiçeği
‎ ‎
‎ Senin saçlarında bir Macar kırmızı var
‎ El yazması Kur’anlar
‎ ve Benim yanaklardaki Çerkeslik
‎ Daha bir sürü çiçekler
‎ ‎
‎ Senin de bir kaydın bulunmalı loy
‎ İyisin, demek ki iyisin, sabırlı ve aceleci
‎ ‎
‎ Kadınlar Mevlûdu, şerbet çiçeği
‎ Geldi bir akkuş kanadıyla revân ve benim uykum
‎ Ki güzel çiçektir her zaman
‎ Hâfız kadınların fingirdekleri
‎ Tüccar, telsizciler, terlikçiler
‎ Aklımda bir kasabanın çiçeğini tamamlar
‎ Hamamı her gün turşu kokar
‎ ‎
‎ Demek, düğünlerde böyle oynarlar
‎ Gözleri duvarlara, tavana bakar
‎ Köylerin solgun aşk çiçeği
‎ Düğün ne kadar uzundur, Sağdıç çiçekleri
‎ Güveyi pencereden bir silâh atar
‎ Kızevi utanarak tarar sakalını
‎ Göğe bir duman çiçeği salınır
‎ ‎
‎ Kaydımız olsa da olmasa da sevgilim, ohho
‎ Kaç kere yıkadık birbirimizi
‎ ‎
‎ Ayçiçeği
‎ İş becermişlerin yüzündeki çiçek
‎ Kurtuluş Savaşının kaşındaki çiçek
‎ Asya’da kabaran ekmek çiçeği
‎ Beş bin yaşından bir komutan
‎ ‎
‎ Sen bu kadar yüreklisin
‎ İnce çekingenlik çiçeği
‎ Ha dediklerinde dağda olursun
‎ Ha diyeceklerin ağzındaki çiçek
‎ Umudun çiçeği
‎ Türkiye kadar bir çiçek
‎ ‎
‎ Yüzünün niyeti bir aşk çiçeği
‎ Bir kalkışma yüreğindeki çiçek
‎‎

GENÇÖLMEK

‎ Ay mıdır kar mıdır pencerede
‎ Boğulmuş çocukları martılara taşıyan
‎ Kara köpek karşı kıyıda uluyor
‎ Bence o çocuk öyle gülmemeli

‎ Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına
‎ Nisan toprağı kalbimde ağarıyor
‎ Bence o çocuk öyle gülmemeli
‎ Şimdi bir kadın çay demlese

‎ Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır
‎ Erken ölmüş, iyi giydirilmiş
‎ Sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde
‎ Büyük ateşler, kuytu köyler gibi

‎ Alınlarına vişne çiçekleri yağan
‎ O kızlar, delikanlılar ve lohusalar
‎ Oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan
‎ Kestane mangalları, masallar, talikalar

‎ Ölüm alışsın artık bize
‎ Bir dans gibi bahçemize gelsin
‎ Gelsin otursun ılık minderimize

‎ Bence o çocuk öyle gülmemeli
‎ Ay kar gibidir pencerede






Ergin_Günçe

Ergin Günçe
(12 Şubat 1938 -16 Ocak 1983)


Giresunda doğdu. 1955 yılında İstanbul Erkek Lisesi'ni ve 1960 yılında da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. ODTÜ İdari İlimler Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Bir yurtdışı gezisinden dönerken Ankara Esenboğa Havaalanı’nda meydana gelen uçak kazasında yaşamını yitirdi.
Uğur_Mumcu
Uğur Mumcu:
Matematikle şiirin, ekonomi ile edebiyatın kesiştiği bir nokta varsa eğer, Günçe işte o noktadaydı -


Cemal Süreya
Cemal Süreya
Ergin Günçe, bir savaşçı gibi değil de bütün hesaplarını vermiş eski bir uygarlık gibi konuşmaktadır. -
Adminin Notu

Sevgili Ergin hem liseden (İstanbul Erkek Lisesi), hem üniversiteden ‎‎(Siyasal Bilgiler Fakültesi) okuldaşım olduğu halde onunla ancak 27 Mayıs Devrimini izleyen dağdağalı günlerde Mülkiyeliler Birliğinin bahçesinde tanışmıştık. Ve tabii ‎hemen çok dost olduk, beraber çalışmalar bile yaptık. Örneğin ünlü oyun yazarı George S Kaufman'nın kısa bir piyesini ( If men played cards as women do?) birlikte çevirmiştik.
Değerli bir psikolog olan eşi Gülseren Hanım da ‎toplantılarımıza katılır, ara sıra ateşli tartışmalarımıza belli etmeden ayar da verirdi(!)Aslında bu çok gerekliydi. Çünkü Ergin aptallıklara, densizliklere ve özellikle kötü siyasi oyunlara çok kızar hemen ‎kabaran karadenizli öfkesini ortaya döküverirdi.
Ama haksızlık etmeyeyim. Ergin, aynı zamanda Mülkiye jargonu ile ifade edersem, tam "matrak" bir arkadaşımızdı. Devamlı olarak şakalar, espriler üretir, günün olaylarını, öne çıkan kişileri ince ince tiye alırdı.
Necdet kesmez

Ergin'in o günlerdeki havaya uygun düşen bir taşlaması şu idi:‎
Ekmek yutamaz/ Sıçan tutamaz/ Ne de yaramaz/İsme İnönü‎
Engin Günçe'nin Başlıca Şiir Kitapları: Gençölmek (1964), Türkiye Kadar Bir Çiçek, (Toplu şiirler) (1988)(1949),